“İmam Gazalî daha sonra, musikîyi haram kılan şeyin kendisi değil, sonradan ârız olan bazı sebepler olduğunu ifade eder, bunu da şöyle tasnif eder: ‘Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır. Burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir.’
‘Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.’" (İhyâ, İmam Gazâlî, II/279-281)
Sayın Yusuf Semmak, Forum da dolaşırken bu konu dikkatimi çekti konuyu siz açmışsınız ve güzel bir dille anlatmışsınız. Benim burada size sormak istediğim İmam Gazâlî’nin fetvâsındaki ‘kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa' bölümünde, kadını görmediği halde dinleyen ve artı olarak görmediği kadının sesinden etkilenmeyen ve şehveti de tetiklenmeyen bir kimse müzik dinleyebilir mi ve üstelik içinde haram veya fahşa barındırmayan mubah bir konuya ait olsa da dinleyemez mi?
Bir diğer sorum ise ‘Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.’ Şarkı veya türkünün güftesi sağlam, İslâm ve ahlâkına uygun ve üstelik cihâdî özellikler taşıyorsa bunu müzikli dinlemek yine de câiz olmaz mı? Tabi burada her hal ve şartta müzik dinlemenin zaman öldürmekteki haramlığını kabul ederek kısa bir seyahat esnasında veya bunun gibi arada geçen zamanlarda câiz olmaz mı?
Bu konuda cevap yazarsanız mutlu olurum…” demiştir.
KADIN SESİYLE VE ÇALGI ÂLETLERİYLE İCRÂ EDİLEN ŞARKI, TÜRKÜ, EZGİ VE İLÂHİLER HAKKINDA BİR SORUYA VERDİĞİMİZ CEVAP: “İmam Gazalî daha sonra, musikîyi haram kılan şeyin kendisi değil, sonradan ârız olan bazı sebepler olduğunu ifade eder, bunu da şöyle tasnif eder: ‘Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır. Burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir.’ ‘Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.’" (İhyâ, İmam Gazâlî, II/279-281) Sayın Yusuf Semmak, Forum da dolaşırken bu konu dikkatimi çekti konuyu siz açmışsınız ve güzel bir dille anlatmışsınız. Benim burada size sormak istediğim İmam Gazâlî’nin fetvâsındaki ‘kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa' bölümünde, kadını görmediği halde dinleyen ve artı olarak görmediği kadının sesinden etkilenmeyen ve şehveti de tetiklenmeyen bir kimse müzik dinleyebilir mi ve üstelik içinde haram veya fahşa barındırmayan mubah bir konuya ait olsa da dinleyemez mi? Bir diğer sorum ise ‘Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.’ Şarkı veya türkünün güftesi sağlam, İslâm ve ahlâkına uygun ve üstelik cihâdî özellikler taşıyorsa bunu müzikli dinlemek yine de câiz olmaz mı? Tabi burada her hal ve şartta müzik dinlemenin zaman öldürmekteki haramlığını kabul ederek kısa bir seyahat esnasında veya bunun gibi arada geçen zamanlarda câiz olmaz mı? Bu konuda cevap yazarsanız mutlu olurum…” demiştir. Allah’a hamd, Rasûlüne salât-ü selâm olsun. Rabbimiz, tüm mü’minlerden râzı olsun. Elimden geldiğince, çok kısa ve açık olarak cevap yazmaya çalışacağım, inşâAllah. İmam Gazâlî'nin fetvâsından, İslâmî ölçülere uygun şekilde, haramı gerektirici arızi bir durum olmadan, şarkı söyleyen kadının sesinden dolayı bir erkeğin şehveti tahrik oluyorsa, o kadını dinlemek haram; erkek, tahrik olmuyorsa haram olmayacağı gibi bir yorum anlaşılmaktadır. Fetvâ, bütünüyle bu şekilde ise, bu yoruma katılmak mümkün değildir. Zira âlimlerin ekserisi kadının sesinin meşru işler dışında erkek için câiz olmadığını söylerler. Rabbimiz de, Müslüman kadınlara: "Eğer takvâlı kimseler iseniz, edalı ve yumuşak söz söylemeyin. O takdirde kalbinde hastalık bulunan kimseler umutlanır. Siz hep uygun (sade, edasız, ciddi) söz söyleyin" (Ahzâb: 32) buyurmaktadır. Bu Âyette kalbinde hastalık bulunanların umutlanma riskinden bahsedilmesine rağmen; kadın, her hâlükârda namahreme karşı edalı, işveli, etkileyici söz söylemekten sakınması gerekmektedir. Normal hayatta bile Allah, kadınların -zarûret ve ihtiyaç anlarında- erkeklerle edalı konuşmalarla muhatap olmamalarını emrederken, teğannî ile erkeklerin duygularına hitap eden ve en etkili yöntemlerden birisi olan şarkı, terane, teğannî ve melodilerle erkeklere, kadınların şarkı söylemesi, "cinselliği tetiklemiyorsa" şeklinde bir kayd ile nasıl câiz olabilir? Yukarıdaki fetvânın İmam Gazâlî'nin tahkîk edilmiş nihâî görüşü olup olmadığını bilemiyoruz. Eğer anladığımız şekilde ise, biz cumhur-u ulemâya uyarız. Âlimlerin pek çoğu normal şartlar dışında kadının sesinin avret olduğunu belirtmişlerdir. Onların erkeklere, şarkı söylemelerine hiç bir şekilde müsaade etmezler! Ayrıca İmam Gazâlî'nin haram hükmünü, müzikten değil de kadının sesinin erkeği etkileyip etkilememesi durumundan kaynaklandığını belirtmesindeki müzik kavramı, yukarıda kısmen dediğimiz gibi; melodili, notalı, teğannîlerin sözlerinin ve icrâ şeklinin ve benzerlerinin İslâm'a uygun olması durumundaki teğannîleri içine almaktadır. "Şarkı ve türkünün haram oluşu müzikten değil" derken, çalgı âletleriyle icrâ edilen türküler kastediliyorsa; bu çalgı âletlerinden Sünnette haklarında ruhsat olanlar olduğu anlaşılmalıdır. Yoksa, yasaklanmış müzik âletleri değil!.. Kadın sesi konusuna, değindik... "Şarkı ve türkülerin güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır" fetvâsına gelince; bu cümleden açıkça anlaşılmaktadır ki, müzikli veya müziksiz ifadelerinden çalgılı ya da çalgısız şarkı, türkü kastedilmektedir. Müzikli ya da müziksiz şarkı veya türkü; sözleri itibariyle İslâm’a aykırı ise, söylemek de, dinlemek de haram olur. Yani haramı gerektirici bir yön varsa, mubahla karıştırıldığında câiz olmaz. Bu paragrafta "şarkı ve türkünün güftesi bozuk" ifadesi bir kayd'dır. Vâkıa'da bu durum, genelde böyledir, anlamına gelmektedir. Güftesi bozuk değilse, dinlenebilir anlamına gelmez. Kaldı ki, güftesi bozuk diye nitelenen şarkıların İslâm'a da aykırı olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla bu cümlelerde açıklanmak istenen şey; güftesi düzgün bir şarkının helâlliğini beyan değil; İslâm akîdesine ve ahlâkına muğâyir şarkıların haram olduğunu ve haddizatında da bu tür şarkıların genelde güftelerinin de bozuk olduğunu, ek bilgi yani kayd-ı vakıî ile açıklamaktır. Güftesi, sözleri güzel hatta İslâmî mesajlar veren marşları dinleme meselesine gelince; İslâm’da, Peygamberimizin "ben müzik âletlerini kırmak üzere gönderildim" şeklindeki Hadîsiyle yasaklanmış ve yasak olan müzik araçlarıyla söylenen ezgi ve marşları; sırf herkes ya da sen-ben dinliyoruz diye, helâl olduğunu söyleyemeyiz. İslâm'da yasaksa, yasaktır. Nefsimize göre konuşamayız; bize düşen hakkı açıklamaktır. Kulağa kendiliğinden gelen, zaman israfı gibi ek bir çaba gerektirmeyen ve de işittiğinde insanın hoşuna giden dinlemeler konusu ilkinden farklıdır. Ama zaman harcanmamış bile olsa, eğer biz ruhumuzu ilim, iman, ibâdet, ihlâs, ihsân, takvâ, zühd, infâk, cihâd, teblîğ, zikir vb. ibâdetlerle ve uğraşlarla doyurmamız gerekirken azı da çoğu da yasaklanmış bir uğraşla kalbimizi, kafamızı doldurmamız da elbette doğru olmayacaktır. Bir yeri doldurma ihtiyacı, bir mekânın boşluğundan ileri gelir. Bu son açıklamalarımız müzik âletleriyle söylenen güzel şiir ve marşlardan oluşan ezgiler hakkındadır. O ezgiler, evrendeki en güzel ses olan, insan sesi ve gerekirse def veya def'e bedel âletlerle, meşru şekilde söylense, kendi inancıma göre söylüyorum, mü'mini daha çok etkiler. En azından söylenen ezgilerde, müzik âletlerinin bulunması sebebiyle, kalpte vesvese ve şüpheler bulunmaz. Ezgi, marş, şarkı veya türkülerin sözleri şiirlerden oluşur. İslâm tarihi boyunca âlimler arasında salt şiirin câiz olup olmadığı dahi sürekli ihtilaf mevzuu olmuştur. Müşrikler de Kur'ân için "o bir şiirdir", Peygamberimiz için ise "o bir şâirdir" diyorlardı. Şiirin küfür, haram, sünnet, mubah kısımları bulunmaktadır. Günümüzde olduğu gibi, câhiliyye şiirleri genelde inancı bozucu, müstehcen, günahı teşvik edici sözlerden oluşmaktadır. Bu konuda Yüce Rabbimiz: "Şâirlere de, (akılsız) azgınlar uyar" (Şuarâ: 224) buyurmuştur. Bu şâirler; Hubeyre, Musâfi' ve Ümeyye es-Sekafî gibi câhiliyye şâirleridir. Bunların yazdıkları şiirler tamamen câhiliyye ahlâk ve akîdesiyle yazılmış ve söylenmiş şiirlerdir. Bu şiir kısmı; şirk ve haram kısımdır. İslâm'ı öven, ilim, bilim, hikmet, ahlâk ve faziletleri mesaj olarak sunan, edebi ve İslâmi şiirler ise; vâcib, Sünnet, müstehab veya mubah olur. Dikkat edilmelidir ki; günümüzde şiir, şarkı ya da aşk anlayışları eski câhiliyenin şiirleriyle aynıdır ya da daha kötüdür. Günümüzün şâirleri de birer çağdaş Hubeyre ya da Ümeyye es-Sekafî'lerdir. Bir noktanın daha altını çizerek konuyu sonlandırmak istiyoruz. İslâm tarihi boyunca; insanlara anlatım ve açıklamalarda şiirin kuvvetli etkisinden dolayı pek çok Müslüman ve hatta İslâm âlimleri bile şiirle meşgul olarak şiirsel anlatımlarla manzum İslâmî eserler vermişlerdir. Pek çok İslâmî ilim dalında, manzum kitaplar yazılmıştır. Nasihat etmek için de, pek çok Müslüman şiirsel üsluplar kullanmışlardır. Fakat bazı âlimlerin şâir olmasına rağmen; şâir olarak tanınmamak ve diğer şâirlerle karıştırılmamak için şiir şiirlerini/kitaplarını neşretmediği de bir gerçektir. Mesela; İmam Şâfiî, günümüzde –inşâAllah- Şehîd Seyyid Kutub vd... Mubah ve hatta müstehab bir amel olarak şiirden yararlanan âlimlerin bir kısmının, bu faaliyetlerini ikinci plana koymalarından ders çıkarmamız gerekmektedir. Onların şiirle kendilerini ifade etme dışında daha elzem, daha selâmetli ve daha önemli ve hayırlı sâlih işleri bulunmaktadır. Yani bir anlamda yanlış tanınma riskine girerek, şiire tutunmamışlardır. Ama günümüzde mubah ya da bâtıl şekilde, insanların çoğunun şiir ve şarkı ile kendilerini ifade etme dışında hiçbir sermayeleri bulunmamaktadır! Âlimlerin şiirle münasebetleri konusundaki tavırları bize, bu konuyu anlamaya çalışırken çok derin mesajlar vermeli diye düşünüyorum. Konuyu, Allah için okunması ve tefekkür edilmesi dileklerimle noktalıyorum. Her şeyin en doğrusunu, Yüceler Yücesi Rabbül Âlemîn bilir. Enstrümanlar hakkında İmam Mevdûdî rahımehullâh'ın fetvâsını da verelim. İMAM MEVDÛDÎ'NİN "İSLÂM VE MÛSİKÎ ÂLETLERİ (ENSTRÜMANLAR)" HAKKINDAKİ FETVASI: Soru: 1. Acaba mûsikî âletleri imal etmek ve ticaretini yapmak câiz midir? 2. Acaba düğünlerde müzik âletleri kullanmak câiz değil midir? Yine, dinlemek için bunların kullanılması câiz midir? 3. Eğer cevabınız menfi ise, bu gibi âletleri kendisi kullanmayan ama ilişkilerin gerginleşeceği korkusuyla, müzik âletlerini kullananların evlerine gidenlerin hükmü nedir? 4. Acaba bizim, bu gibi çalgılı düğünlere katılmamıza müsaade var mıdır? 5. Çalgı âletleri taraftarları şu düşüncedeler: Rasûlullah aleyhisselâm zamanında Araplar içerisinde sadece def revaçta olduğu ve Hz. Peygamber de sadece buna müsaade ettiği için, zamanımızda defin geliştirilmiş şekilleri kullanılıyorsa; onların kullanımı niye doğru olmasın? 6. Acaba def çalgı âletlerine dâhil midir? Cevap: 1. Bir Hadîste Rasûlullah (s.a) şöyle buyuruyor: "Ben müzik âletlerini kırmak üzere gönderildim." Öyleyse, bu iş için gönderilmiş bir Nebî aleyhisselâm'ın tâbilerinin müzik âletlerini yapma, satma ve çalma için kendi güçlerini kullanmaları nasıl doğru olabilir? 2. Düğün veya başka bir vesileyle saz çalmak her halükârda doğru değildir. Hadîste, ancak düğün veya bayram zamanlarında, defle birlikte bazı şeyler söylenebilecek kadar bir müsaade söz konusudur. 3. Bir kimsenin, dostları ya da yakınlarının küseceği korkusuyla bir işe katılması, ancak iman zaafıyla ifade edilebilir. Rasûlullah aleyhisselâm ve O'nun ashabı ile haşrolmak isteyenlerin, şeriat hükümlerine önem vermeyen kimselerle alâka kurmamaları daha münasibtir. Bu gibi kimselerle ilişki kurmayı daha değerli gören kimselerin, fâcirlerle ve sâlihlerle aynı anda ilişki kurulamayacağını iyi anlamaları gerekir. Dünyanız eğer fâcirlerle birlikte ise, âhirette de size onların beraberliği nasip olacaktır... 4. Üçüncü cevabı gözden geçiriniz: Şu kadar var ki, nikâh meclisinde icab ve kabul olduğu zaman, münker ve fahşâ'dan herhangi bir iz yoksa o nikâha katılmakta herhangi bir sakınca da yoktur. Hatta evlâ olan katılmaktır. Mûsikî başladığı zaman ise, oldukça yumuşak ve haysiyetli bir şekilde, şöyle söylenerek dost ve yakınlardan izin istenmelidir. "Câiz işleriniz söz konusu olunca sizin mutluluğunuza kalben katılıyoruz ama câiz olmayan işler gündeme gelince ne kendimiz katılmayı arzuluyoruz, ne de sizin bu gibi yanlışlara düşmenize taraftarız." 5. O zamanlar deften başka hiçbir müzik âleti olmadığını söylemek hatadan başka birşey değildir. İran, Roma ve Mısır medeniyetleri tarihini, hatta Arab'ın câhiliyye dönemi medeniyet tarihini bilmeyen cahiller ancak böyle bir şey söyleyebilir. Birçok müzik âletinin ismi câhiliyye şiirlerinde geçmektedir. 6. Def müzik âletlerine dâhil olsa bile, ne olur ki! Peygamber Efendimiz aleyhisselâm düğün ve bayram münasebetiyle buna müsaade etmiştir. Ancak insanın bu meselede varabileceği sınırın en son noktasıdır. Bu son sınırı başlama noktası yapmak isteyen şahsı, müzik âletlerini kırmak üzere gönderilmiş olan Nebi aleyhisselâm'ın tâbileri arasında şöyle veya böyle kendi ismini de yazdırmaya kim mecbur etmiştir ki? (Tercümân'ul Kur'ân, Muharrem-Safer, 1364/ Ocak-Şubat, 1944; Fetvalar, Seyyid Ebû'l A'lâ el-Mevdûdî -Rh.a-, C: 1, S: 208-210) |
KATEGORİLER
29.03.2024Cuma
Son Yorumlar
İsmail Yüce ALLAH cc razı olsun sizden h Yusuf Semmak Ve aleyküm selâm kardeşim. Tâbi Bekir Yetginbal Canım kardeşim selamualeykum GÜN Bekir Yetginbal Ey Rabbim bu kulunun gayretlerini Mahmut Selamünaleykum Yusuf peygamberin Ufuk Çok güzel Şeyma Bu nadide soru ve cevapları için Ahmet Doyurucu bir yorum Teşekkürler Yusuf Semmak Son mısralar/dizeler hep "Lâm" ha Baraa Bence çoooook güzel bir site ali İlmî Arapça Sayfası http://www ali Faydalı Bir Maksud Programı http ali Faydalı Bir Emsile Programı http Yusuf Semmak BU DERSTE İŞLENEN BAŞLICA MEVZULA Derya Atan Ağzınıza, yüreğinize sağlık hocam Firdevs Sevgi inş güzeldit. misafir ⭐⭐⭐⭐& mustafa Abi çook teşekküür ederim Medine Cenetin kapısın geçmek istiyom Yusuf Semmak Namazda Salli-Bârik okurken, Peyg Yusuf Allah razı olsun hocam çok anlaşı Yusuf Semmak Saçınızı erkeğe kestirmediğiniz, Meryem Verdiğiniz bu bilgiler için çok t Yusuf Semmak + Ayrıca Hadîs'in açıklamasında d Yusuf Semmak Güzel bir yorum. Fakat biraz açık metin hadiste gecen Gölge Arsin gölgesi Rüya Çok teşekkür ederim Şule Çok teşekkürler sadullah demircioğlu abdullah bin mesud (r.a.) ‘’sakın Yusuf Semmak Bir kardeşimiz, selâmdan sonra; “ Yusuf Semmak EVET, YİNE SİGARA! Bugün piyas İbrahim sarıtaş Allahrazı olsun Muhammet **** Bizim din hocamız başınızı örtmek |