Araştırmacı, Yazar

ANASAYFA
BİZE ULAŞIN
AMACIMIZ
KUR'AN DİNLE
KİTAPLARIMIZ
DERS VİDEOLARI ARŞİVİ
NOT DEFTERİ
Kur'an'ı nasıl okumamız gerektiği hususunda soru soran bir arkadaşımıza o an itibariyle verdiğimiz cevap aşağıdadır...


KUR’AN’I NEDEN VE NASIL OKUMALIYIZ?

Kur'an-ı Kerim'i ezberlemek için okumalı, anlamak için ezberlemeli, emirlerini yapmak için öğrenmelidir.

“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alâk: 1)

Kur'an'ın ilk emri "oku" dur. Ama Yaratan Rabbin adına oku... Yaratıcıdan gelenleri oku... Yaratıcıdan gelenlere göre oku, anla, değerlendir... Her hususta değerlendirme ölçün, Vahiy olsun... Okumakta tek amacın Allah'ın rızası olsun...

Rabbimizden gelenleri okuyun...

Bu Kur'an, sakınmak isteyenler için bir hidâyet rehberidir. İman etmek isteyenler için “hablullah” yani “Allah’ın ipi”dir. Kur’an sakınmak isteyenleri sakındırır. İman edenlere tüm güzelliklerini açar. İnanmadan, önyargıyla, eleştirme ve çelişki bulma sevdasında Kur’an okuyana Kur’an, hiçbir şey vermez. O kimse kendi mantık çelişkilerinden ve câhilliğinden başka bir şeyle de karşılaşamaz! Kur’an, ayak diretenleri, inkâra sapanları ve laftan anlamayanları zorla Müslüman yapma çabasında değildir. Aksine, “De ki: ‘O (Kur’an), Rabbinizden gelen bir bir Hak’tır. Artık dileyen iman etsin, dileyen kâfir olsun…” (Kehf: 29) buyurur; devamında da zâlimler için ateş ve azap hazırladığını bildirerek, onları uyarır ve iman etmeye davet eder. Fakat insanlar, aralarındaki haset, kıskaçlık ve çekememezlik yüzünden ihtilâfa düştüler. [Okuyunuz: Bakara: 213, Âl-i İmrân: 19, Câsiye: 17] ve onlardan kimisi iman etti, kimisi de küfre saptı. “…Fakat onlar ihtilâfa düştüler de, içlerinden kimi iman etti, kimi de kâfir oldu...” (Bakara: 253)

Ayrıca Kur’an sapmak isteyeni saptırır, hidâyet isteyeni de hidâyete iletir: “…İşte Allah kimi dilerse böylece saptırır, kimi de dilerse hidâyete kavuşturur.” (Müddessir: 31)

Rabbimiz, başka bir Ayette de şöyle buyurmuştur: “…Allah bununla bir çoğunu saptırır ve bununla bir çoğunu da hidâyete eriştirir. O, bununla (dinden çıkan) fâsıklardan başkasını saptırmaz.” (Bakara: 26) 

Kur'an'ın insana rehberlik yapması için; Allah'tan sakınmak, samimiyet, dura dura okumak, düşünmek, aklını kullanmak, tefekkür etmek ve öğüt almak gerekir. Ayetler karşısında "işittik ve itaat ettik" denmeden, Kur'an, insana hazinelerini açmaz. Bir insanın, kendisini sevmeyen kimseye gönlünü açmadığı gibi... Akıllı insan, Ayetlerin gerektirdiği gibi bir şekle bürünür. Kur'an'da, "akıllı olma ve aklı kullanma" tabirlerinin anlamı; Allah'ın dediklerine aklın, gönlün, ahlâkın, hayatın, duygu, düşünce ve inancın tam anlamıyla teslim olmasıdır. Allah, Kur'an'da kâfirlerin ve müşriklerin "deli" olduğunu söylememiştir. Bilâkis kendilerine akıl verilen bu insanların, akıllarını gerektiği gibi kullanmayarak isyan ve inkâr yoluna saptıklarının altını çizmiştir. Demek ki Allah'ın iradesine göre "akıllı insan", dünyada köşeyi dönen, işleri tıkırında olan, nefsine göre yaşayan, ekonomik gücü sebebiyle tüm şeytanî yolları gönlünce aşındıran kimse değildir. Allah'a iman etmediği halde mucit ya da kâşif olmak da akıllık için yetmiyor. Allah'ı tanımadığı halde insanlığın hayrına buluşlar yapanların başardıkları tek şey, dünya şartlarına endeksli faydalar için akıllarını kullanmış olmalarıdır. Ebedi hayat için hiçbir hazırlık yapmamak, fâni dünyada kalacak ve ahirete faydası olmayacak işlere zaman ayırarak ölmek akıllılık olmasa gerektir.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder. İkisi geri döner, birisi onunla beraber kalır. Ölüyü ailesi, malı ve ameli takip eder. Sonra ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle kalır." (Buhâri, Kitâbu'r Rikâk, 42)

Aklını kullanan insan, ahirete götürebileceği şeyleri kazanmak için çalışır. Eskilerin tabiriyle "âkil insan" demek; aklını kötülüklerden yana değil, iyiliklerden yana kullanan kimse demektir. Tabii ki iyilikten ve kötülükten kasıt da, Allah'ın iyi dediği ya da kötü dediği hususlardır. Yoksa nice insanlar, kötülükler içinde yüzerler ama kendilerini iyilerden sayarlar. Nice insanlar yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ama kendilerinin ıslah ediciler olduklarını savunurlar. Nice insanlar şirk koşarlar ama kendilerinin Allah'ın sevgili kulları olduklarını iddia ederler. Bu durumları Kur’an bizlere detaylı şekilde öğretmektedir.

Bu örnekler, hayatın içinde o kadar çok ve karmaşıktır ki, birinin doğrusu diğerine göre yanlıştır. Bu sebeple, doğrunun, doğruluğun, iyiliğin, güzelliğin, huzur ve barışın arayışında ve tespitinde âkil insan, Kur'an ve Sünnet'in hükümlerine itibar eder. Aksi takdirde kimse, tam anlamıyla iyilik ve kötülük konusunda fikir birliğine varamaz. Cüz'î meselelerde uzlaşırlar, küllî meselelerde ayrışırlar. İşte Kur'an bizi, iyiliğe ulaştırmak için gelmiştir. İyi insan olmamız için gönderilmiştir. Varlıkta, darlıkta infâk etmemizi ve iyilikler yapmamızı emretmiştir. Zulmü, taşkınlığı, hırsızlığı, hayasızlığı, kumarı, içkiyi, faizi, insanların kanına, canına, malına, namusuna ve şahsiyetine yönelik her türlü maddî ve manevî tecavüzleri haram kılmıştır. İnsanlara güzel ve faydalı şeyleri helâl kılmış, çirkin ve zararlı şeyleri de haram kılmıştır. Allah’ın belirlediği sınırlara riâyet ederek hareket etmek en büyük iyiliktir. En güzel bir yaşam tarzıdır. Bakara: 177. Ayette teferruatlı şekilde anlatıldığı gibi, iyilik; akidede, amelde, ahlak ve sosyal ilişkilerde güzel bir hayat yaşamak demektir. Bunu bize, Kur'an verebilir. Tabii ki okursak, aklımızı kullanırsak, anlarsak, üzerinde düşünürsek, tefekkür edersek, tezekkür edip öğüt alırsak, o hakikatlere uygun itikad edersek, öğrendiklerimizi yaşamımıza aktarırsak, yakın çevremizden başlayarak onların da kurtuluşu ve huzuru için çabalarsak... Kur'an bize öncelikle Tevhid akidesini sunar. Bu akide, insanın bedenindeki ruh gibidir, can gibidir. Kur'an Ayetleri için "ruh" ifadesi kullanılmıştır. Yani bu Ayetlerden bihaber olan, onun çağırdığı akideden mahrum yaşayan kimse bir anlamda meyyit-i muteharrik'tir. Yani "hareketli ölü", "yaşayan ölü" gibidir. İslâm, insana yabancı olduğu ve yaratılışıyla çatışan bir yaşam tarzını emretmiyor. Aksine İslâm, fıtrat dinidir. İnsanın yaratılış özelliklerine göre en uygun, en âdil, en güzel ve en hayırlı şeyleri emretmiştir, faydasız ve boş şeyleri de yasaklamıştır. Yeter ki İslâm'ın ne olduğunu ya da ne olmadığını Kur'an-ı Kerim'den öğrenelim. Kendisinin "Müslüman" olduğunu söylediği halde, Kur'an Ayetleriyle ve Peygamberimizin Sünnetiyle hiçbir alâkası olmayan kimselerin hayatlarına bakarak İslâm'a ve Müslümanlara hakaret etmeyelim. Kur'an'ın bizzat kendisi sadece iddiadan ibaret bir iman anlayışını kabul etmezken, ağzına bakıldığında Müslüman, ameline bakıldığında Hristiyandan farkı olmayan kişilerin şahsiyetlerinde Yüce İslâm Dinine tavır almayalım! İslâm, Allah'ın Dinidir; o halde, Allah'ın Dinini, Allah'ın gönderdiği Vahiy gerçekleri istikametinde anlayalım. Tabii ki bizzat Kur'an'ın emrettiği gibi, anlayamadığımız meseleleri ehline, bilene, anlayana, anlamışlara ve asırlardır uygulamış olan Müslümanlara, Selef-i Sâlihîn’e ve kendi seleflerimize sormayı, eserlerine bakmayı, hayatlarından ibret almayı da unutmayalım. Kur'an defalarca insanlığa "âdil olun, haddi aşmayın, affedin, merhamet edin, iyilik edin" buyururken, O Kur'an'a ve o Ayetlere iman edenlere karşı zulmetmek, haddi aşmak, merhametsiz ve kinci olmak, kötülükler etmek hiçbir ahlâk öğretisinde yeri olmayan bir çelişki ve tutarsızlık olacaktır. Kur'an işte bizlere bunları öğretir, düşünmemizi ister. Kur'an okumak, anlama ve uygulama amacından uzak olursa, toplumda şahsi doğrular ve yanlışlar çoğalır. Kur'an'ı okumaktan maksadımız sadece mealinden ya da Arapçasından okumakla sınırlı olmamalıdır. Kur'an'ın tefsirlerinden, Hadis kitapları ve onların şerhlerinden, Peygamberimizin Sünneti ve tertemiz yaşantısından, Sahabilerin saadetli hayatlarından, İslam alimlerinin her asırda muhtelif konularda yazdıkları sayısız temel kaynak eserlerden istifade etmeyi düşünmemek ya da istifade etmeden sadece Ayet mealciliği ya da Hadis mealciliği ile ahkâm kesmek; dünyanın en büyük cehâleti olur. Kur'an'ın inceliklerini bilen ve o gerçeklerin ışığında hakikatleri ortaya koyan alimlerin sözlerini bir tarafa atmak, kendi görüşlerimize dönmemiz anlamına gelir. İlimden mahrum bir insanın görüşü de; yalnızca kişisel tercihlerini, sınırlı aklının tespitlerini, mantığının verilerini ve arzularını dillendirmek olacaktır. Bu sonuç kimseyi tatmin etmez; fikir sahibini bile! O halde Allah'ın Kur'an'ını, Allah'ın muradına uygun şekilde anlamaya çalışmalıyız. Bunun için çabalamalıyız. Kur'an'ı öğrenmeye zaman ayırmalıyız; çünkü öldükten sonra bu Kitab'dan sorguya çekileceğiz. Bu Kitab'ın istediği şekilde iman etmeyenler için ise, ebedi bir hüsran, ebedi bir kaybediş, ebedi bir azap, ateş, cehennem ve hepsinden önemlisi de Allah'ın gazabı vardır! Neden henüz yaşarken, öğüt alacak fırsatımız varken, Allah'ın Ayetlerine kulak vermiyoruz? Neden Allah'ın mülkünde, Allah'ın iradesine zıt bir kafa, kalp ve hayat şeklini daha isabetli bulabiliyoruz? Peki Allah'ın Ayetlerine aykırı olan tercihler, insana huzur ve mutluluk getiriyor mu? Hayır! Zira her tercih, tercih sayısını artıran bir paradoksa ve labirentvari bir çıkmaza itiyor insanoğlunu. Akıllı insana düşen Rahmet ve Adalet sahibi olan Rabbine inanması, güvenmesi, teslim olması ve en büyük kurtuluşu ve en büyük nimet olan Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmasıdır.

Unutmayalım ki Allah 1'e 700, dilerse, dilediklerine daha fazlasını da vereceğini haber vermektedir. Onun rahmet, lütuf ve ikramı sonsuzdur. Yeter ki biz talip olalım. Kur'an; Levh-i Mahfûz'dan Ramazan ayında ve kadir gecesinde bir kerede dünya semasına indirildi. Oradan da ilk kez Ramazan ayının Kadir gecesinde Cebrail vasıtasıyla  Peygamberimize Hira mağarasında inmeye başladı. Bu ay, Kur'an ayıdır. Bu ayda Kur'an ile ve Allah ile ilişkilerimizi gözden geçirmemiz ve geçmişin muhasebesini yapmamız ve gelecek için daha hayırlı programlar belirlememiz ve Allah'ın rahmetini ummamız, ümitvar olmamız gerekir. Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keser. Mü’min ise hep korku ve ümit arasında bulunur. Bu ayda tutulan oruç çok önemlidir. Ramazan ayında tutulan orucun sevabını Allah bilir. Rabbimiz Kudsî bir Hadis'te: "Oruç Benim içindir; onun mükâfatını da ancak Ben veririm" (Buhâri, Savm, 2, 9) buyurmuştur.

Diğer ibadetlere on katından yedi yüz katına ya da Allah’ın dilemesine bağlı olarak daha fazlasına kadar sevap verilirken, orucun sevabını ancak Allah bilir ve ecrini  de O verir. Allah, oruç tutanlara özel karşılık verecektir. Ramazan ayında yapılan ibadetlerin sevabı çok büyüktür. Ramazan ayındaki Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Bu da, matematiksel olarak dahi değerlendirsek 83 yıl eder. Hayatı boyunca 50-60 kez Kadir gecesini ihya edenin sadece bundan dolayı alacağı sevap 83x50= 4150 yıl eder. Bizden çok önceleri insanlar, bin yıl yaşarmış, diyenler hesaptan anlıyorlardır sanırız! Bu sadece hayatında değerlendirebileceği Kadir gecesi yani 50 gece hesabı. Geri kalan tüm ömrün, hayır ve sevapları henüz değerlendirme dışıdır. Bu hesap bizim hesabımız. Allah'ın hesabı ve rahmeti her zaman daha lütufkârdır. Bu rakamların çokluktan kinaye olduğunu farz edersek, bu çokluğun miktarını hesap edecek hesap makinesi dahi dünya şartlarında bulunamaz. Bu gerçekleri bizlere, Kur'an haber veriyor. Kur'an ufkumuzu açıyor, derin düşünmemizi sağlıyor, sağlıklı bir akla ve olgunluğa ulaştırıyor, Allah ile bağları kuvvetlendirip, imanı artırıyor, işlenen günahlardan dolayı tek tevbe kapısı olarak Allah olduğunu bildiriyor, istenecekse ancak kendisinden istenmesini ve yalnızca kendisine dua edilmesini emrediyor. Ama asla kendisine şirk koşulmamasını istiyor. Zira kendisinden başka ibadet ve itaat mercisinin olmadığını mütemadiyen bize hatırlatıyor. Sonunda da, kullarının Müslüman olmadan ölmemelerini istiyor. Bu Kur’an’ın bir öğüt olduğunu, Allah’ın elçisinin de bir öğütçü olarak gönderildiği haber veriyor; Allah’ın öğüdünü dinlememek ne kadar makuldür sizce?

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Andolsun Biz Kur’an’ı düşünmek için kolaylaştırdık. O halde var mı ibret alıp düşünen?” (Kamer: 17, 22, 32, 40)

Kur’an okunması, ezberlenilmesi, anlaşılması ve yaşanması kolaylaştırılmış bir Kitab’dır. O halde bize düşen de Kur’an ahkâmını anlayıp, onları imana, amele ve ahlâka dönüştürmektir.

Peygamberimiz: “Kur’an okuyun; çünkü Kur’an, kıyamet gününde Kur’an ehline şefaatçi olarak gelecektir” (Müslim, Salâtu’l Musâfirîn, 252) buyurmuştur.

Kur’an’ın değerini hakkıyla anlayıp, onun ehli olmayı, kıyamet gününde onun şefaatine nâil olmayı dileriz.

Yusuf Semmak

Bağlantı | kategori: SİZİN SORDUKLARINIZ | tarih: 16/07/2013 | Yorum(0) | Yorum yaz
YORUM YAZINIZ
İSMİNİZ

E-Posta (Gizli)

Web siteniz

Yorumunuz

Güvenlik kodu
19.04.2025Cumartesi
Son Konular .: 127- Hasta İçin Okunacak Dualar! | Yusuf Semmak
.: 126- Her Köşeye ve Her Kişiye Tevhid'i Duyurun! | Yusuf Semmak
.: 125- Ru'yetullah'ı Reddedenlere Reddiye! | Kesitler-3 | Yusuf Semmak
.: 124- Kelime-i Şehadet Nedir? | Kesitler-2 | Yusuf Semmak
.: 123- Tağutu İnkar Etmek İmanın Şartıdır! | Yusuf Semmak
.: 122- Zerre Kadar İman Nedir? | Kesitler-1 | Yusuf Semmak
.: 121- Alın Yazgısı, Kader | Yusuf Semmak
.: 120- İlim Ne İçindir? Kimlere İlim Ehli Denir? | Yusuf Semmak
.: 119- Tekfircilik! | Yusuf Semmak
.: 118- Kur'an ve Sünnet'in Arasını Ayırma! | Yusuf Semmak
.: 117- Tevhid'i Nasıl Anlamalıyız? | Yusuf Semmak
.: 116- Sosyal Medyada Ne Paylaşalım? | Yusuf Semmak
.: NASİHATLER 17
.: 115- Ebu Hanife Hakkında | Yusuf Semmak
.: 114- Arapça Test Çözümleri – Tesniye'nin (İkilin) İ'rabı | Yusuf Semmak
.: 113- Kur’an Okuma ve Öğretme Karşılığında Ücret Almak, Ölüler için Kur’an Okumak ve Rukye Bahsi - PÇMO – 44
.: NASİHATLER 16
.: 112- Peygamberin Kabrini ve Diğer Kabirleri Ziyaret ve Ölülere Nelerin Fayda Vereceği - PÇMO – 43
.: Muhtelif Konularda Kısa Kısa - 7
.: 111- Kâfir Olarak Ölenlere, Dünyadaki İyi Amelleri Fayda Sağlamaz! | Yusuf Semmak
.: 110- Benim Babam da Senin Baban da Ateştedir! | Yusuf Semmak
.: 109- Hz. Ömer’in Hılâfeti Devrinde Bir Adamın Hz. Nebî'nin Kabrine Gelip Onunla Tevessül Etmesi – 42
.: 108- İman Edip Müslüman Olmak Tertemiz Bir Sayfa Açmaktır! | Yusuf Semmak
.: 107- Peygamberimizin Kabrini Ziyaret Meselesi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 41
.: 106- Zamanın Önemi ve Su Gibi Akan Ömür! | Yusuf Semmak
.: 105- Mü’min Sabahlayıp Kafir Akşamlamak veya Mü’min Akşamlayıp Kafir Sabahlamak! | Yusuf Semmak
.: 104- Tarihte Putperestlik Nasıl Başladı? - Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 40
.: 103- Müslümana Sövmenin ve Onunla Savaşmanın Hükmü Nedir? | Yusuf Semmak
.: 102- Türbe ve Kabirleri Ziyaretin, Bid’at Olan Tevessülle İlişkisi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 39
.: 101- Münafıkların Özellikleri Nelerdir? | Yusuf Semmak
.: 100- Müslümanı Tekfir Eden Kimsenin Durumu Nedir? | Yusuf Semmak
.: 99- Tevessülün Anlamı, Kısımları ve Bid’at Olan Tevessül – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 38
.: 98- Ehl-i Kıble Kime Denir? | Yusuf Semmak
Son Yorumlar
Yusuf Semmak
🔸 Rabbimiz, yolunu kaybed
Yusuf Semmak
Kadr Gecesi sebebiyle duâ ediyoru
Yusuf Semmak
Rabbimiz kalan ömrümüzü geçen ömr
Yusuf Semmak
☝️ "Tâğûta ibâdet et
Yusuf Semmak
✍ Sıla-i rahmin ömrü ve rız
Yusuf Semmak
BUNLAR HİÇ EŞİT OLUR MU?! 1- "
Yusuf Semmak
Arkadaşlar, videoyu paylaşalım!
Yusuf Semmak
Bu konuda üç Âyet-i Kerîme zikred
misafir
Thankks forr sharing your thought
Oğuzhan
Admin çok teşekkürler.
İsmail
Yüce ALLAH cc razı olsun sizden h
Yusuf Semmak
Ve aleyküm selâm kardeşim. Tâbi
Bekir Yetginbal
Canım kardeşim selamualeykum GÜN
Bekir Yetginbal
Ey Rabbim bu kulunun gayretlerini
Mahmut
Selamünaleykum Yusuf peygamberin
Ufuk
Çok güzel
Şeyma
Bu nadide soru ve cevapları için
Ahmet
Doyurucu bir yorum Teşekkürler
Yusuf Semmak
Son mısralar/dizeler hep "Lâm" ha
Baraa
Bence çoooook güzel bir site
ali
İlmî Arapça Sayfası http://www
ali
Faydalı Bir Maksud Programı http
ali
Faydalı Bir Emsile Programı http
Yusuf Semmak
BU DERSTE İŞLENEN BAŞLICA MEVZULA
Derya Atan
Ağzınıza, yüreğinize sağlık hocam
Firdevs Sevgi
inş güzeldit.
misafir
⭐⭐⭐⭐&
mustafa
Abi çook teşekküür ederim
Medine
Cenetin kapısın geçmek istiyom
Yusuf Semmak
Namazda Salli-Bârik okurken, Peyg
Yusuf
Allah razı olsun hocam çok anlaşı
Yusuf Semmak
Saçınızı erkeğe kestirmediğiniz,
Meryem
Verdiğiniz bu bilgiler için çok t
© 2012 YUSUFSEMMAK.COM