Araştırmacı, Yazar

ANASAYFA
BİZE ULAŞIN
AMACIMIZ
KUR'AN DİNLE
KİTAPLARIMIZ
DERS VİDEOLARI ARŞİVİ
NOT DEFTERİ
Kardeşim, açıklamalarında niyetin iyi olduğu için öncelikle teşekkürler. Fakat son cümlendeki "Allah (c.c.) insanın bu (cüz’î irâde) yönünü kuşatmamış, açık bırakmıştır" ifaden yanlıştır! Bu noktayı açıklamaya başlamadan önce, kulun irâdesi konusunda, Ehl-i Sünnet dışındaki bazı bid'atçı fırkaların ifrât ve tefrît noktasında şu iki görüşe sahip olduklarını hatırlatalım. Bazıları, kulun irâdesinde tamamen serbest olduğunu ve dilediği her şeyi yapma iktidarına sahip olduğunu söylerler. Bazıları da, kulun fiillerinde hiç bir irâdesinin olmadığını, önceden yazılmış bir kadere/yazgıya göre yaşatıldıklarını ve zorlandıklarını; tıpkı rüzgârın önüne katıp dilediği tarafa sürüklediği bir çerçöp mesâbesinde olduklarını iddia ederler.

 KADER KONUSUNDAKİ AÇIKLAMALARIMIZDAN HAREKETLE YAPILAN BİR ÖZETLEMEYE CEVAP:

Bir arkadaşımız: "İnsana verilen kısmi irâde ile ona bir özgürlük tanınmıştır. İnsan iyi ile kötüyü tercih edebilir. Bunda serbesttir. Kimse karışamaz. Allah (c.c.) insanın bu yönünü kuşatmamış, açık bırakmıştır. Yani Allah (c.c.) mutlak irâdesiyle insanı iyi yola ya da kötü yollara zorlamamıştır. Gönderdiği peygamberlerle, indirdiği kitaplarla iyi ya da doğru yolları tanıtarak insanların doğru veya yanlış yolları kendilerinin bulmalarını murat etmiştir. Ama Allah (c.c.) ezelde her bir insanın neyi tercih edeceğini biliyordu ve bu tercihini bir hüküm olarak Levh-i Mahfûz’a kaydetti. Bu bilgisinden ötürü de kimseyi kötü fiili yapmaya zorlamadı. Demek ki Allah (c.c.) insanın kısmi irâdesini mutlak irâdesiyle değil ezelî ilmiyle kuşatmaktadır" demektedir.

Kardeşim, açıklamalarında niyetin iyi olduğu için öncelikle teşekkürler. Fakat son cümlendeki "Allah (c.c.) insanın bu (cüz'î irâde) yönünü kuşatmamış, açık bırakmıştır" ifaden yanlıştır! Ayrıca insan, cüz'î irâdesini kullanma konusunda da sınırsız bir özgürlüğe sahip değildir. Her insan, sınırlı irâdesiyle, dilediği her şeyi yapabilseydi, bu dünyanın nizamı bozulurdu. Her irâdenin üzerinde, Allah'ın irâdesi vardır.  

Bu noktayı açıklamaya başlamadan önce, kulun irâdesi konusunda, Ehl-i Sünnet dışındaki bazı bid'atçı fırkaların ifrât ve tefrît noktasında şu iki görüşe sahip olduklarını hatırlatalım.

a) Bazıları, kulun, irâdesinde tamamen serbest olduğunu ve dilediği her şeyi yapma iktidarına sahip olduğunu söylerler.

aa) Bazıları da, kulun, fiillerinde hiç bir irâdesinin olmadığını, önceden yazılmış bir kadere/yazgıya göre yaşatıldığını ve zorlandığını; tıpkı rüzgârın önüne katıp dilediği tarafa sürüklediği bir çerçöp mesâbesinde olduğunu iddia ederler.

Bu iki görüş de bâtıldır. Müslümanlar bu iki görüş ortasında vasat ve mu'tedil bir yol tutarlar. Kul, ne tamamen özgürdür, ne de irâdesizdir.

Bu aydınlatıcı kısa girişten sonra, konuyu kısaca açıklayalım. Allah, kullarının irâdesini, hem mutlak irâdesiyle, hem de ezelî ilmiyle kuşatmıştır. Allah'ın onayından geçmeyen yani O'nun irâde etmediği hiçbir şey gerçekleşemez bu âlemde. Bu açıklamalar, "İrade ve Rıza" konularının muhtevasındandır. Allah, şirk ve küfrü de irâde eder. Ama bu konuda kulun önce, kendi irâdesiyle şirki beğenip seçmesine bakar; kul seçerse, Allah razı olmadığı halde, şirk fiilini o kul için irâde eder. Allah'ın hiçbir sıfatında tahdîd (sınırlandırma) yoktur. Allah'ın tüm sıfatları ekmeldir. Fakat Allah'ın kulu için irâdesi, onun hayrı ve menfaatine yöneliktir. Bazen insan iyilik yapmak ister yapamaz, kötülük yapmak ister yapamaz. Bunun örnekleri çoktur. Bu durumu Tekvîr Sûresinin son Ayetinin tefsirinde kısmen açıklamıştık. Allah aynı zamanda adalet sıfatına da sahip olduğu için, kullarının bir amele layık olup olmadığına da bakar. Kâinattaki mükemmel nizam ancak, Allah evrende mutlak irâde sahibi olduğu için ayaktadır ve düzen içindedir.

"Allah (c.c.) insanın kısmi irâdesini mutlak irâdesiyle değil ezelî ilmiyle kuşatmaktadır" cümlenizle aslında kastettiğiniz şey, yanlış değildir. Yani zihninizdeki mânâ, anladığım kadarıyla, doğrudur ama kelimelerin dizilişi kesinlikle yanlıştır. Çünkü dediğiniz ifadeden, usûlen, Allah'ın mutlak irâdesini kulun kısmî irâdesinin tahdîd ettiği (sınırlandırdığı) anlamı çıkıyor. Bu durum hiç şüphesiz, ilmî olmadığı gibi, makul de değildir. Unutulmamalı ki, kulun kısmî irâdesi, sınırlı bir parça irâdedir ve Allah'ın irâdesinin altındadır. Allah'ın irâdesinin kuşatıcılığında olması, hâşâ, kula zulmedileceği, haksızlık edileceği anlamına gelmez. Savaşta bir asker komutanın irâdesi altında sınırlı irâdeye sahiptir. Komutan âdilse onu tehlikeye sokacak emirler vermez. Asker de komutanına güvenir ve her emrini yerine getirir. Âlemlerin Melik'i (hükümdarı) olan Allah, hiç takdîrleriyle kulunun zararını ister mi? Kullara tam yetkili bir irâde imkânı verilmiş olsaydı, meleklerin de başlangıçta endişe ettikleri durum meydana gelirdi. Yeryüzünü fesad ve kan dökücülük kaplardı. Melekler bile, irâdesinde tam özgür bir insanın yeryüzünde neler yapabileceğini ta başta anlamışlardı. Ama Allah, "Şüphesiz Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim" (Bakara: 30) buyurarak, onların dikkate almadıkları gerçeğe işaret etmişti. Kula, cüz'î irâde verilmesinin anlamı her istediğini yapabileceği şeklinde değildir. Kul, bir adamı öldürmek istese Allah dilemedikçe öldüremez. Kul, Hacca gitmek istese Allah dilemedikçe gidemez. Hadis'te de geçtiği gibi; Allah'ın diledikleri olur, dilemedikleri olmaz. Her dilek, hemen gerçekleşseydi, yeryüzünü zulüm ve fitneler kuşatırdı; Allah zulme razı olmaz. Hatta kişi, mutlak anlamda istediği gibi hareket edebilme özgürlüğüne sahip olsaydı, kendisine bile zulmeder ve cehennem yolunu tutardı. Bu nedenle, hem kulun irâde ettiği şeylerde, hem de onun dışında gerçekleşen hadiselerde Allah'ın rahmet ve adaleti gereği mutlak irâdesi bulunmaktadır.

Hayırlara vesile olması ümidiyle, selâm ve dua ile...

Bağlantı | kategori: SİZİN SORDUKLARINIZ | tarih: 26/11/2012 | Yorum(1) | Yorum yaz
Yusuf SemmakBir kardeşimiz, selâmdan sonra; “Bir insanın doğuştan özürlü olmasını nasıl anlamalıyız? Bu kader midir? Bunun, Allah’ın takdîr ettiği bir kader olduğunu söylediğimizde, bunun kader olmadığını ve Allah Azze ve Celle’nin o kuluna –hâşâ- zulmettiğini söyleyenler olabiliyor” diyerek, bu konuda açıklama istemiştir.

Ve aleyküm selâm. Yaratılmadan once bir insanın mâhiyetinin nasıl olacağını ancak onu yaratan bilir. Bu durum, Lokman Sûresinin 34. Âyetindeki muğayyebât-ı hamse'dendir. Bir çocuğun sakat doğması da elbette Allah'ın ilmi, izni ve irâdesi dâhilinde birkaderdir. Âdil-i Mutlak olan Allah Azze ve Celle'ye zulüm, noksanlık veya ilim, hikmet, kudret noktasında za’fiyet isnâd etmek ise küfürdür. İlâhî hakikatlerin esrârını/sırlarını çoğu zaman insan idrâk edemez. Ayrıca iman, aklın yattıklarını kabul etmekten de ibâret değildir. İnsanın aklının almadığı, kavrayamadığı veya keyfiyetini hiç bilmediği nice hakikatler vardır ki, iman sahibi olan kimse bunlara “Allah ve Rasûlü dediği için” iman eder. Mü'min; Allah ve Rasûlünün sözlerine itirazsız uyandır. Mü’min; ğayba iman edendir. Gayb meselelerinin mâhiyetini, müteşâbih sıfatların keyfiyetini ya da abdest alırken mestin altına değil de, neden üstüne meshedildiğini, neden idrar menîden daha pis olduğu halde, menîden sonra değil de, idrardan sonra gusül edilmediğini, sadece abdest ile yetinildiğini vs. mevzuları akılla çözmek mümkün değildir. Allah'ın emirlerinin elbette sayılamayacak kadar hikmetleri vardır. Bunların bir kısmını da bilebiliriz. Ama ne kadar da bilsek, pek çok meseleyi gözümüzle görüyor gibi kavrayamayız. Mahşer, sırât, mîzân, cennet ve nimetleri, cehennem ve azapları gibi… Hatta kabir hayatı/azâbı, mi'râc hâdisesi, âhirette/cennette Allah'ın görülmesi vs. konular dahi akılla kavranılabilecek şeyler değildir. Aklın fonksiyonu şudur: “Haberi veren kimse, aklı ve her şeyi yaratan Âlemlerin Rabbi ise, ne buyurursa buyursun, akledilse de, akledilmese de, şeksiz, şüphesiz, itirazsız ve isyânsız o gerçeğe uyulur biçimindedir.” Selîm akıl böyle çalışır. Allah’ın kaderine ve mukadderâtına teslimiyet de bu cümledendir. Bilelim ki, insan sabreder ve şükrederse Allah’ın takdîr ettiği her şey, kendisi hakkında bir hayırdır. Allah asla kötülük dilemez ve kötülükten de râzı olmaz. Fakat buna rağmen insanlar irâdelerini küfür, fısk ve isyândan yana kullanırlarsa Yüce Allah, bunlardan râzı olmadığı halde bu kötülükleri fâilleri/kâsibleri için yaratır. Yüce Allah, mahlûkâtının nasıl yaşayacağını -ilminin bir sınırı olmadığı ve sebeplere de muhtaç olmadığı için- önceden bilmiştir ve Levh-I Mahfûz’da yazmıştır. [Levh-i Mahfûz’un nasıl olduğunu da akıl tam olarak idrâk edemez.] Daha sonra da insanlar yaşarlarken cüz’î irâdeleri ile seçip yaptıklarını Yüce Allah yaratır. Âhirette, yaptıklarına göre de karşılık verir. Dünyada imtihan esnasında günah işlemek isteyen kimseleri Yüce Allah Rahmâniyeti ve Rabbâniyeti ile türlü türlü sebepler halkederek, o kötülüklerden uzaklaştırmak ister. Kul, bütün bu uyarılara ve sakındırmalara rağmen, o kötülüğü işlemeye kesin karar verirse, Allah işte o zaman o kimsenin günah işlemesinini adâleti gereği -zorla- engellemez. Şükredenle küfreden arasındaki fark belli olsun diye… Bu dünyada insanlar nice kötülükleri işlemek isteyebilirler ama Allah izin vermedikçe bu amaçlarını gerçekleştiremezler. Bütün kullarına Rabbimiz, bu Rabbâniyetini gösterir. Haram-helâl demeden köşe dönmek isteyen niceleri vardır, Allah izin vermez. Zinâ etmek isteyen niceleri vardır, Allah fırsat vermez. Bu tür örnekleri her insan düşündüğünde çoğaltabilir. Kader konusunun Allah’ın zorlaması olmadığını anlamanın yanında, bir de bu gerçeğin farkına varılmalıdır. Yüce Allah kuluna zorla kötülükleri yaptırmaz, bilakis o kötülüklerden uzaklaşması için nice sebepler ve vasıtalar gönderir ve gösterir. Bunlar kıyâmet gününde ortaya konulacaktır. Dolayısıyla kulun imtihan serüvenindeki her şeyin önceden Yüce Allah tarafından bilinmesi, Yüce Allah’ın ekmel sıfatlarının, Azîz, Celîl, Samed ve Sübhân olmasının bir gereğidir. Bazı kimseler acaba -her şeyden haberdar, her şeyi bilen- kusursuz bir İlâha iman etmek istemiyorlar mı?! Fakat bilelim ki, Allah Azze ve Celle insanların kaderini, “Bunu yap!” şeklinde değil, “Bunu yapacak” şeklinde yazar. Bu mahza adâlettir. Allah’ın rahmetini de unutmamak gerekir. Dünyada birbirine ters istikâmette yollar olduğu gibi, kaderin içinde de iyilikten kötülüğe yöneliş, kötülükten vazgeçip tevbe ediş, bir karardan dönüş, son âna kadar iyi bir hayat ama son anda şirk ile cehenneme yuvarlanış yahut da bunun tam tersi hidâyetle, imanla, tertemiz Huzûr-u Rahmân’a varış gibi durumlar bulunmaktadır. Mesele, Allah’a teslimiyet ve tevekküldür. Ayrıca bugün Allah’ın kaderine itiraz eden insan yarın âhirette tekrar imtihan olup, sâlih ameller işleyerek hayırlı bir insan olmak adına tekrar dünyaya dönebilmek için Yüce Allah’a yalvaracaktır. Dünyada iken Allah’a kulluktan kaçmak için -örümceğin evi gibi zayıf- bin bir bahanenin ardına sığınanlar yarın ikinci bir imtihan fırsatı isteyeceklerdir. Allah’ın Âyetlerini hakkıyla kavrayan her akıl sahibi, Yüce Allah’ın her bir emrinin ve hükmünün mahza hayır olduğunu ve her bir emrinin sayılamayacak ve konuşulup da bitirilemeyecek kadar çok hikmetler barındırdığını görür, anlar, tasdîk eder ve imanına iman katar.
tarih: 07.01.2019
YORUM YAZINIZ
İSMİNİZ

E-Posta (Gizli)

Web siteniz

Yorumunuz

Güvenlik kodu
08.12.2024Pazar
Son Konular .: NASİHATLER 17
.: 115- Ebu Hanife Hakkında | Yusuf Semmak
.: 114- Arapça Test Çözümleri – Tesniye'nin (İkilin) İ'rabı | Yusuf Semmak
.: 113- Kur’an Okuma ve Öğretme Karşılığında Ücret Almak, Ölüler için Kur’an Okumak ve Rukye Bahsi - PÇMO – 44
.: NASİHATLER 16
.: 112- Peygamberin Kabrini ve Diğer Kabirleri Ziyaret ve Ölülere Nelerin Fayda Vereceği - PÇMO – 43
.: Muhtelif Konularda Kısa Kısa - 7
.: 111- Kâfir Olarak Ölenlere, Dünyadaki İyi Amelleri Fayda Sağlamaz! | Yusuf Semmak
.: 110- Benim Babam da Senin Baban da Ateştedir! | Yusuf Semmak
.: 109- Hz. Ömer’in Hılâfeti Devrinde Bir Adamın Hz. Nebî'nin Kabrine Gelip Onunla Tevessül Etmesi – 42
.: 108- İman Edip Müslüman Olmak Tertemiz Bir Sayfa Açmaktır! | Yusuf Semmak
.: 107- Peygamberimizin Kabrini Ziyaret Meselesi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 41
.: 106- Zamanın Önemi ve Su Gibi Akan Ömür! | Yusuf Semmak
.: 105- Mü’min Sabahlayıp Kafir Akşamlamak veya Mü’min Akşamlayıp Kafir Sabahlamak! | Yusuf Semmak
.: 104- Tarihte Putperestlik Nasıl Başladı? - Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 40
.: 103- Müslümana Sövmenin ve Onunla Savaşmanın Hükmü Nedir? | Yusuf Semmak
.: 102- Türbe ve Kabirleri Ziyaretin, Bid’at Olan Tevessülle İlişkisi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 39
.: 101- Münafıkların Özellikleri Nelerdir? | Yusuf Semmak
.: 100- Müslümanı Tekfir Eden Kimsenin Durumu Nedir? | Yusuf Semmak
.: 99- Tevessülün Anlamı, Kısımları ve Bid’at Olan Tevessül – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 38
.: 98- Ehl-i Kıble Kime Denir? | Yusuf Semmak
.: 97- Hz. Yusuf’un Mısır’daki Konumu (3) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 37
.: 96- Bir Mezhebe Uymak Zorunda mıyız? | Yusuf Semmak
.: 95- Hz. Yusuf’un Mısır’daki Konumu (2) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 36
.: 94- Hz. Yûsuf’un Mısır’daki Konumu (1) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 35
.: 93- Ru'yetullah (Allah'ın Görülmesi) Meselesi | Yusuf Semmak
.: 92- Allah’tan Başka Kanun Koyucu Yoktur! (2) - Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 34
.: 91- Allah’tan Başka Kanun Koyucu Yoktur! (1) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 33
.: 90- Hz. İbrahim’in Nemrud’a, Babasına ve Kavmine Tebliği – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 32
.: 89- Allah ve Mahlukat İlişkisi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 31
.: 88- O Büyük Mahkeme'de! (Şiir)
.: 87- İmanın Artıp Eksilmesi Meselesi ve Ehl-i Kıble Kimdir? – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 30
.: 86- Peygamberimiz İslam’a Davet Metodu – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 29
Son Yorumlar
misafir
Good blog post. I certainly appre
Oğuzhan
Admin çok teşekkürler.
İsmail
Yüce ALLAH cc razı olsun sizden h
Yusuf Semmak
Ve aleyküm selâm kardeşim. Tâbi
Bekir Yetginbal
Canım kardeşim selamualeykum GÜN
Bekir Yetginbal
Ey Rabbim bu kulunun gayretlerini
Mahmut
Selamünaleykum Yusuf peygamberin
Ufuk
Çok güzel
Şeyma
Bu nadide soru ve cevapları için
Ahmet
Doyurucu bir yorum Teşekkürler
Yusuf Semmak
Son mısralar/dizeler hep "Lâm" ha
Baraa
Bence çoooook güzel bir site
ali
İlmî Arapça Sayfası http://www
ali
Faydalı Bir Maksud Programı http
ali
Faydalı Bir Emsile Programı http
Yusuf Semmak
BU DERSTE İŞLENEN BAŞLICA MEVZULA
Derya Atan
Ağzınıza, yüreğinize sağlık hocam
Firdevs Sevgi
inş güzeldit.
misafir
⭐⭐⭐⭐&
mustafa
Abi çook teşekküür ederim
Medine
Cenetin kapısın geçmek istiyom
Yusuf Semmak
Namazda Salli-Bârik okurken, Peyg
Yusuf
Allah razı olsun hocam çok anlaşı
Yusuf Semmak
Saçınızı erkeğe kestirmediğiniz,
Meryem
Verdiğiniz bu bilgiler için çok t
Yusuf Semmak
+ Ayrıca Hadîs'in açıklamasında d
Yusuf Semmak
Güzel bir yorum. Fakat biraz açık
metin
hadiste gecen Gölge Arsin gölgesi
Rüya
Çok teşekkür ederim
Şule
Çok teşekkürler
sadullah demircioğlu
abdullah bin mesud (r.a.) ‘’sakın
Yusuf Semmak
Bir kardeşimiz, selâmdan sonra; “
Yusuf Semmak
EVET, YİNE SİGARA! Bugün piyas
© 2012 YUSUFSEMMAK.COM