 Bu durumda, bir şeylerin eksik olduğu anlaşılıyor…
O halde, ne yapmalıyız? Ya da acaba neleri ihmâl ediyoruz?
Ticârette dikkat edilmesi gereken hususları başlıca şu şekilde sıralayabiliriz:  Allah’a hamd ve O’nun Rasûlüne Salât-u Selâm olsun.
Bu yazımızda ana hatlarıyla emanet ve vasiyet kavramları üzerinde duracağız. Bazı sorulara cevaplar arayacağız: Emanet ne anlama gelir ve neler emanettir? Vasiyet nedir ve nasıl olmalıdır? Emanetleri ve vasiyetleri nasıl eda etmeliyiz?
Emanet; bir kimseye koruması için bırakılan maddî ve manevî hak demektir. Emanete, emanet sahibinin haklarını zâyi etmeyecek şekilde vefâlı olmak gerekir. Peygamberlerin ortak sıfatlarından bir tanesi de yine emanettir. Allah’ın elçileri, Allah’tan aldıkları Ayetleri, gizlemeden ve değiştirmeden insanlara tebliğ etmişler ve açıklamışlardır. Geniş anlamda Allah’ın tüm tekliflerine emanet denir. Allah’ın insanlara yüklediği sorumluluklar da emanettir. Peygamberimiz, nübüvvetten önce toplum içinde “el-Emîn” yani “güvenilir ve emanete vefâ gösteren kimse” olarak tanınmaktaydı. Herkes çekinmeden emanetlerini Peygamberimize teslim ediyorlardı. Emanete riâyet etmek, mü’minlerin de bir sıfatıdır. “Onlar emanetlerine ve ahitlerine riâyet ederler.” [Münâfikûn: 8] Dost düşman herkesin “Emîn” kabul ettiği bir Peygamberin ümmetine emanetlere karşı güvensiz bir tavır içinde olması kabul edilemez.  Bu yazımızda, boğazlanması ve eti yenmesi helâl hayvanların Şerîat'a uygun kesiminde "dindarlık" ve "besmele" şartlarının gereği üzerinde durduk. Yani hayvan boğazlayan kimsenin ya Müslüman (Ehl-i Tevhîd) ya da Hristiyan veya Yahudi (Ehl-i Kitap) olmasının zorunlu olduğunu delillerle açıkladık. Bu konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayan önemli konulardan bir tanesi de "Ehl-i Kitap Kimdir?" sorusunun cevabını vermektir. Kur'ân-ı Kerîm'e göre, kimlere Ehl-i Kitap denildiği anlaşıldıktan sonra, konu açıklığa kavuşmaktadır. Zira Allah, kendilerine kitap verilenlerin kestiklerinin bize helâl olduğunu belirtmiştir. Ehl-i Kitap dışında kalan kimselerin -besmele çekseler dahi- boğazladığı hayvanların yenemeyeceği, Âyetlerden açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca hayvan boğazlarken gerek Müslümanların ve gerekse Kitap Ehli insanların besmele çekmelerinin şart olduğunu vurguladık. Konu çok detaylı olduğu için, sadece günümüzde öğrenilmesi gereken ve uygulaması ihmal edilmiş yönlere temas ettik.  “Aranızda selâmı yayınız” Hadîs-i Şerîfi gereği, selâmlaşmanın fazilet ve âdâbını bilmek zorundayız…
Yolda karşılaştıklarında, selâmı birbirlerinden bekleyip, aşıklar gibi birbirlerine bakanlara tekrar söylemek lazımdır ki, küçük büyüğe, ayaktaki oturana, binitli yayaya, yüksekteki alçaktakine, yürüyen durana, bir kişi iki kişiye, az olanlar çok olanlara ve talebe hocaya selâm verir.
Selâm konusunda birçok aksaklıklarla, hayat içerisinde sıkça karşılaşıyoruz...
Somut örnekler vermeden bazı kimseler meseleleri tam olarak anlayamıyor. Bu nedenle basit örnekler verelim.  Yazı, 9 Mayıs 2023 - Salı günü güncellenmiştir!  CEVAP: Hanefi mezhebine göre, alacağı zekata saymak uygun görülmemiştir. Çünkü zekatta temlik şartı vardır. Yani paranın zekat verecek kişinin mülkiyetinde olması gerekir. Bu nedenle en güzel olan; alacaklının borçluya zekatını vermesidir. Borçlu kişinin de, eline para geçtiği için borcunu ödemesidir. Ama bu şart olarak ileri sürülemez. Yani "ben sana zekatımı vereyim, sen de bana borcunu öde" denilemez. "Bana borcunu ödeyeceksen, sana zekat veririm" diyerek zekat verilirse, bu câiz olmaz.  Toplumda binde bir oranında da olsa, sakalının uzunluğuyla yani bir tutam olmasıyla kendini ön plana çıkarmaya çalışan ve devamlı Müslümanların sakalının bir tutam olması gerektiğini söyleyen hatta sakalı bir tutam olmayan Müslümanların arkasında namaz dahi kılmayan aşırı fikirli ve bilgisiz insanlar bulunabilmektedir.
Onlara birkaç sözümüz var...  İmsâk Vakti, Fecr-i Kâzib ve Fecr-i Sâdık Konuları:
İmsâk konusu üzerinde özellikle son yıllarda ilim ve bilim çevrelerinde ciddî tartışmalar görülmektedir. Biz inşâAllah bu konunun hakikatini ortaya koymak istiyoruz. Şu an itibariyle mevcut uygulamada, imsâk vaktinin doğru olup olmadığı açısından konuyu incelersek, o saatte gökyüzüne baktığımızda zifiri karanlık ve o esnada gecenin devam etmekte olduğunu görürüz. Çölde, dağda ya da ormanda olan bir kimse o vakitte sabah vakti girdiğine hükmedip namaz kılar mı, diye düşünmek gerekir. Bakara Suresinin 187. Âyetinde de geçtiği gibi, "Fecrin beyaz ipliği, siyah ipliğinden sizce ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın" buyrulmuştur. Âyette geçen "beyaz iplik"ten maksat; fecr-i sâdık'tır. "Fecr-i sâdık" konusunu birazdan açıklayacağız.  Türkçe Namaz'ın câiz olmadığını müctehid âlimlerin fetvâlarıyla, kaynaklı olarak, ispatlamak ve bu konu üzerindeki şâibeleri ortadan kaldırmak istiyoruz. İnşâAllah, bu açıklamalarımızdan sonra, artık medyada, Tv'lerde yer alan, "Türkçe Namaz" tantanalarının "İslâm'a uygun olmadığı" açıklığa kavuşmuş olur.
Şâfiî âlimlerinden İmam Nevevî şöyle der:
"Mezhebimizde okuyan kimse namazda olsa da olmasa da Kur'ân'ı Arapça'dan başka bir dilde okuması câiz değildir. Cumhûr-u ulemâ da bunu desteklemişlerdir." [1]
Mâlikî mezhebine dair yazılmış olan Dusûkî Hâşiyesinde şöyle geçer:
"Kur'ân'ı Arapçasından başka bir dilde okumak câiz değildir.” [2]
Hanbelî mezhebinden İbn-i Kudâme şöyle der:
"Arapça okumayı bilse de bilmese de, Arapça'dan hâriç Kur'ân okumak câiz değildir, yeterli olmaz."[3]  Evvâbîn Namazının Tanımı (Vakti):
Akşam namazından sonra veya kuşluk vaktinde kılınan nâfile namazdır.
"Evvâbîn" Kelimesinin Kur'ân'da Kullanılışı ve Anlamı:
Evvâbîn kelimesi "dönen, Allah'a yöne¬len, tevbe eden" anlamındaki 'evvâb' kelimesinin çoğuludur. Kur'ân-ı Kerim'de beş yerde tekil kullanılmıştır:
"Çünkü o (Dâvud), Allah'a çokça dönen (evvâb) birisi idi" (Sâd: 17),
"Her birisi (Dâvud'un emrine verilen kuşlar) ona dönücü (evvâb) idi" (Sâd: 19),
"... Çünkü o (Dâvud) Allah'a çokça dönen (evvâb) idi" (Sâd: 30),
"... O ne güzel kuldur. Çünkü o (Eyyûb), Bize çokça dönen (evvâb) idi" (Sâd: 44),
"İşte bu (cennet), itaate dönen (evvâb) ve nefsini koruyan herkes için va'dolunageldiğinizdir" (Kâf: 32),
Bu kelime bir yerde de çoğul kullanılmıştır:
"... Eğer iyi kimseler olursanız şüphesiz ki O, kendine dönenler (evvâbîn)'i gerçekten bağışlayıcıdır" (İsrâ: 25)
Bu kelime ile eski peygamber¬lerin ve sâlih kulların her zaman Allah'a yöneldikleri, tevbe edip O'na döndükleri anlatılır. Bu kelime, Hadîs-i Şerîflerde de tekil ve çoğul olarak yer almakta ve benze¬ri anlamlar taşımaktadır.
Yukarıdaki âyet¬ler arasında özellikle İsrâ sûresinde ge¬çen evvâbîn kelimesi müfessirler tara¬fından "günah işlediğinde derhal tevbe edip Allah'a yönelen, Allah'a itaat ede¬rek hayır işleyen kimseler" şeklinde açıklanmıştır.
|
Son Yorumlar
misafir
Thankks forr sharing your thought İsmail
Yüce ALLAH cc razı olsun sizden h Mahmut
Selamünaleykum Yusuf peygamberin Şeyma
Bu nadide soru ve cevapları için Ahmet
Doyurucu bir yorum
Teşekkürler Baraa
Bence çoooook güzel bir site ali
İlmî Arapça Sayfası
http://www ali
Faydalı Bir Maksud Programı
http ali
Faydalı Bir Emsile Programı
http Medine
Cenetin kapısın geçmek istiyom Yusuf
Allah razı olsun hocam çok anlaşı Meryem
Verdiğiniz bu bilgiler için çok t metin
hadiste gecen Gölge Arsin gölgesi
|